ESKİ LİKÖR FABRİKASI – YENİ PİLEVNELİ MECİDİYEKÖY
Mecidiyeköy denince aklınıza korna sesleri, insan seli, bağırışlar; alttan, üstten, sağdan ve soldan geçen yollar geliyor ve kısa süreli bir panik atak geçiriyorsanız yalnız değilsiniz. Ancak Aralık itibariyle şehrin göbeğindeki bu hareketli semtte hem biraz huzur bulmak hem de zihninizi açacak sanat pratikleriyle karşılaşmak mümkün.

Son birkaç senedir Dolapdere ve civarındaki kentsel dönüşüm ve hummalı çalışmaların farkındaydık ama Pilevneli’nin Eski Likör Fabrikası çıkarmasını öngören var mıydı bilinmez. Bu güzel sürpriz ile bambaşka şekilde canlanan Mecidiyeköy’de kısa bir sanat turu yapmak isteyenler için işte Pilevneli’de karşılaşacaklarının benim gözümden bir değerlendirmesi.

İster yürüyerek ister araçla buraya ulaşın, Pilevneli’ye adım atmadan önce şehrin göbeğindeki bahçeden geçmek tüm havanızı değiştiriyor. Kapıdan girer girmez Arik Levy’nin Fractal Cloud isimli LED ışıklardan ve üstünde açıkta duran kablolardan oluşan işi sizi karşılıyor. Fractal Cloud gerçekten de şimşekler saçmaya hazır bir bulutu andırıyor. Farklı materyalleri zaman içinde pratiğine dahil eden Levy multidisipliner sanatçılardan. Sanat ve endüstriyel tasarım ekseninde gerçekleştirdiği çalışmalar arasında dev heykelleri ve enstalasyonları Levy’nin dünya çapında tanınmasına sebep olmuş. Galerinin çıplak beton duvarları arasında, yüksek tavandan sarkan bu eserin altından geçerek Refik Anadol’un üç video yerleştirmesinin olduğu koridora geçiyorsunuz. Özellikle ışıklandırılmayan koridorun loş atmosferine kontrast yaratan Anadol’un Bosphorus / Boğaziçi eserleri, sanatçının Pilevneli Dolapdere’deki Eriyen Hatıralar sergisinde gördüğümüz işlerini andırıyor. Ancak bireyin hatırlama süreci, yapay zeka, insan zihni ve hatıralar gibi konuların yerine Anadol burada Boğaz’ın sularından ilham alıyor. İşitsel/görsel medya, tasarım ve veri görselleştirme alanında üretim yapan sanatçının sergilenen işleri buradaki –kendi deyimiyle- data heykelleri ile sınırlı değil. Mekanın belki de en geniş alanlarından birini kaplayan işi, izleyicisini galeriden alıp Boğaz’ın kıyısında dalgaları izlemeye götürüyor.

Hans Op de Beeck’in gri yüzeyli ahşap bir platform üzerine yerleştirilen üç eserinin bulunduğu alana geçmeden önce, etrafı siyah perdelerle kapatılmış bir alanın farkına varıyorsunuz. Bu alana girdiğinizde Mısır asıllı yönetmen Youssef Nabil’in I Saved My Belly Dancer isimli kısa filmini görüyorsunuz. 12 dakikalık videoda Nabil’in kumlar üzerinde uykuya dalan ana karakterini canlandıran Tahar Rahim, onu uykusundan uyandıran güzel dansözü canlandıran Salma Hayek’i adeta bir Western’de görmeye alışkın olduğumuz kovboy edasıyla “kurtarıyor” ve ikili beyaz bir atın sırtında günbatımına ilerliyor. Bu süreçte karşılaşılan imgeler ve filmin adı aslında çok açık bir mesaj veriyor. Mısır sinemasının altın çağı, bu çağın sık kullanılan imgelerinden dansöz figürü, bir dizi asker ve soylu kadın ile adamlar uykudaki Rahim’in karşısında beliriyor. Ardından kansız bir katliam sahnesi gibi kumun üzerine saçılan bedenler kayboluyor ve diğer dansözler arasından “onun dansözünün” büyüleyici dansını izliyoruz. Sergideki diğer işler gibi görsel olarak kendine has ve güçlü bir çalışma I Saved My Belly Dancer.

Perdeli alanı geride bırakıp Beeck’in işlerinin olduğu alana ulaştığınızda, sanatçının alışkın olduğumuz gri kullanımının hakim olduğu son derece gerçekçi heykelleri ile karşılaşıyoruz. Bütün griliğin içinde pembe çiçekleri ile dikkat çeken ve daha önce Frankfurter Kunstverein’de The Garden Room yerleştirmesinde gördüğümüz bir Kiraz Ağacı, su damlasını andıran bilyeleri ile oynayan Timo ve elindeki şeffaf küresiyle Brian sanki bütün galeriyi oluşturan mekânın bir parçası gibi duruyorlar. Hans Op de Beeck’in işlerinde genellikle izleyeni uzun süre kendine bakmaya ve düşünmeye davet eden bir özellik bulunuyor. Grinin bütün sakinliği içinde, pembe çiçekler ve şeffaf küreler adeta yaratılan atmosfere hayat katıyor.

Merdivenlerin bulunduğu açık alana daha varmadan, tavandan sarkan bir çarşafa hortumuyla tutunan Daniel Firman’ın fili Loxodonta göze çarpıyor. Firman, burada sergilenenin dışında fillerle olan serisine 2006 yılında başlamış, ancak yerçekimi ve hareket üzerine incelemeleri çok daha öncesine dayanıyor. Elephant serisi ya da trilojisindeki işler filin bedeninden çok alan ve etkiye odaklanıyor. Bu trilojideki taksidermi yani korunmuş gerçek fil bedenleri yer çekimi algısına meydan okurken, polyester resin malzemeden üretilen Loxodonta ağırlık hissi ve yer çekiminin etkisini fazlasıyla veriyor. Merdivenlerden aşağıya devam edecek olursanız, Firman’ın parçalı heykellerini görüyorsunuz. Hareket ve beden üzerindeki hakimiyetini bu işlerde de inceleyebiliyoruz. İmkansızı Yakalamak serisinden Sonia, Pierre ve Andrea, yapılan hareket sırasında kendi bedeninden çoğalıp adeta kendiyle dans eden figürler oluşturuyor. Etrafında bir tur atınca hareketin bir parçası olduğunuzu hissettiren bu heykelleri aşıp Şener Özmen’in videolarının olduğu alana ilerleyebilirsiniz. Burada, Loading Bağımsız Sanat Mekanı’nın kurucu üyelerinden, sanatçı, şair ve yazar Özmen’in Fotoğraf, Çok, çok şirin, Distance / Mesafe, Canlı bir güvercine barış nasıl anlatılır?, Bereketli Hilal, Çıkış videoları bulunuyor. Geçmişin izlerinden, kültürel kimlik ve aidiyetin yanı sıra kişisel tarihinden beslenerek evrensel olana ulaşmayı başaran Özmen’in işlerinin hepsinde ister istemez politik bir tavır bulabiliyorsunuz. Yine de sergideki diğer işler gibi Özmen’in videolarında da sanatçıya has bir muzip tavır sezmek olası. Özellikle Fotoğraf çalışması kişisel tarihini samimi ele alış tarzı bakımından çok etkileyici.

Özmen’in videolarının bulunduğu duvarın ardında, Jean Pigozzi’nin ME+CO serisinden kendisi ve dostlarının fotoğraflarından oluşan bir seçki yer alıyor. Burada birbirinden ünlü isimleri ve popüler kültür ikonlarını görebiliyorsunuz. Siyah beyaz fotoğraf karelerinin arasında Andy Warhol’dan, Ai Weiwei’e, Lady Gaga’dan, Clint Eastwood’a birçok isim bulunuyor.

Katın devamında yine Daniel Firman’ın Unplugged serisinden işler göze çarpıyor. Kimisi bir bedenin üzerine neredeyse bir mıknatıs etkisiyle çekilip iç içe girmiş objelerin oluşturduğu, kimisi de bedenden bağımsız ya da bir kaide üzerine oturtulmuş çalışmaların içinde ne olduğunu bulmaca çözer gibi çözmeye çalışıyorsunuz. Gündelik objeleri, araba parçaları ya da çamaşır tellerini heykellerin içinde ayırt edebiliyorsunuz.

Zemin katın diğer ucunda ise Arik Levy’nin 3 video çalışması ile ziyaretçileri karşılayan bölüm bulunuyor. Burada yer çekimine meydan okuyan şelale videosu No Fall, Maytap / Sparkler ve Sarılma / Hug duvarlara yansıtılıyor. Bölümün devamında Yansımalar / HumanReflection serisinden cam, metal gibi materyallerden yapılan heykel ve ahşap üzerine dikenli telden yapılma işleri görüyoruz. Aşk, kalp, evet, teşekkürler gibi kelimelerin yanı sıra sembollerin de kullanıldığı dikenli tel çalışmaları pozitif duyguların atfedildiği kavramlar ile çelişkili bir ilişki kuruyor.

Refik Anadol’un Eski Likör Fabrikası’ndaki işinin en büyük gösterimi, Arik Levy’nin Yansımalar / HumanReflection serisinin ilerisindeki geniş alanda izleyiciyle buluşuyor. Ses ve görüntünün doldurduğu alanda izleyici adeta Boğaz’ın suları tarafından yutuluyor. Buradaki çalışmanın temelini oluşturan veriler Marmara Denizi’nden 30 gün boyunca radar aracılığıyla elde edilmiş. Odayı kaplayan ses ise Kerim Karaoğlu tarafından yaratılan bir müzik.

Geri dönüp üzerinde Daniel Firman’ın Loxodonta’sının asılı olduğu merdivenlerden çıkıyoruz. Eski fabrikanın kalan son bölümüne doğru ilerleyince Erdoğan Zümrütoğlu’nun elinden çıkma Hiçbiryer / Nowhere serisinden 6 tuval üzerine yağlıboya çalışma odaya giren izleyicinin etrafını sarıyor. Figüratiften soyuta ince bir çizgi üzerinde ilerlerken kimi zaman çizginin iki yanından birine geçen Zümrütoğlu’nun soyuta daha yakın 2018 üretimi işleri burada yer alıyor. Kefaret Tribi 1, 2, 3; Tehdit ve Mugalata 1, 2 ve HOOLOOMOOLOO işlerinin her biri dışavurumcu sert fırça darbelerinin bir araya geldiği 3 metreye 2.25 metre tablolar. İlk bakışta kaçınılmaz olarak Francis Bacon’u hatırlatsa da bu işlerde Zümrütoğlu’nun kendi tarzını yarattığını ve başkasının izinden gitme çabası olmadığını görmek önemli. Birbirine karışan renkler ve desenin tablodan çıkıp izleyeni içine çekecekmiş gibi bir hali var. Grinin hakim olduğu işlerde sarı, pembe, mavi, beyaz ve siyah renkler, genele yansıyan karanlık havayı dağıtmıyor.

Soldan sağa Kefaret Tribi 3, Kefaret Tribi 1 ve Kefaret Tribi 2 işlerinin asılı olduğu duvarın arkasında kendini sezgisel bir sanatçı olarak tanımlayan Tony Matelli’nin Ot / Weed isimli, fabrika zeminini delerek büyüyen gerçek bir bitki izlenimi yaratan bronz üzerine boya heykeli duruyor. Küçük ebatlı fakat şaşırtıcı bu heykel, fabrikanın endüstriyel atmosferine aldatıcı bir hayat katıyor. Hemen sonrasında Lapses serisinden birbiriyle konuşan Baş, Büst ve Kadın ile duvarda yer alan İkizler ile Noktalar 2 çalışmaları bulunuyor. İlk bakışta bu işler için sıradan olan ile yüksek sanat arasında esprili ve eleştirel bir bağ kuruyor diyebiliriz. Klasik heykelleri tüm ihtişamıyla görmeye alıştığımız müze hollerinin aksine buradaki Baş, Büst ve Kadın heykelleri galeri ziyaretçileri tarafından saldırıya uğramış gibi duruyorlar. Fakat Tony Matelli’nin heykelleri birer Yunan Heykeli olmadıkları gibi, Eski Likör Fabrikası da 18. Yüzyıldan kalma bir saray değil. Bir sandviç, muz kabukları ve piramit karnabahar tarafından ele geçirilen heykellerin karşısında ise gelen geçenin üstü tozlanmış aynalara eliyle çizdiği işaret ve şekillerden oluşmuşa benzer 2 çalışma bulunuyor. Bu aynalar da Matelli’nin terkedilmiş, göz ardı edilmiş ve kendi kaderine bırakılmış olana ilgisinin birer ürünü; aynı odayı paylaştıkları heykeller gibi.

Bir sonraki alan, Pilevneli’nin Dolapdere’deki mekânınında açılan son sergideki Ida Tursic & Wilfried Mille işlerini barındırıyor. Tarih boyunca bakılan bir objeye dönüşen kadın bedenini merkezine oturtan işler, resmin yanı sıra bir tiyatro dekorunu andıran yerleştirmelerle ele alınıyor. Teşhir/ Exposition sunumu tam da bu beden, ona bakan göz ve seyirci arasındaki ilişki etrafında kurgulanırken, ilhamını Francis Picabia’nın bir çiziminden alıyor. İkilinin burada sergilenen ve diğer birçok işi, sirkülasyondaki imgeler ve onların yeniden üretimi, çoğaltılması ile kayboluşunu inceliyor. Bu incelemeyi ise, Pilevneli’de sergilenen işlerde olduğu gibi resim aracılığıyla yapıyorlar.

Son olarak Jean Pigozzi’nin POOL PARTY serisinden fotoğrafların asılı olduğu alana geçerek sergiyi tamamlıyoruz. Pigozzi’nin objektifinde beliren bazı fotoğraf kareleri, çılgın havuz partilerini galerinin içine taşıyor. 2015 yılında yayımlanan kitabı ile aynı ismi taşıyan bu fotoğraf serisi, ünlü koleksiyonerin 1950lerde inşa edilen Cap d’Antibes’deki Villa Dorane’da çektiği fotoğraf karelerinden oluşuyor. Söz konusu Pigozzi olunca, ME+CO serisinde olduğu gibi birçok ünlüye bu karelerde de rastlamak kaçınılmaz. Renkli ve siyah-beyaz fotoğraflarda bu büyüleyici parti evinde yaşananların küçük bir kısmına tanıklık ederek serginin sonuna geliyoruz.
Serginin adı her ne kadar Fabrika’da 10 Sanatçı / 10 Bireysel Pratik olsa da, işler arasında belki hem sanatçılardan hem de onları bir araya getiren gözden kaynaklı olarak, ortak bir esprili ifade, eleştirel bir bakış görmek mümkün.
Referanslar:
http://www.reorientmag.com/2016/02/youssef-nabil/
http://www.hansopdebeeck.com/works
http://www.sanatatak.com/view/sener-ozmen-ne-ister
https://www.youtube.com/watch?v=b639sCEVhh8
artistwonders.com/fabrikada-10-sanatci-10-bireysel-pratik/
www.tonymatelli.com/recklessabandon.html
www.tonymatelli.com/howiechen.html
https://gagosian.com/exhibitions/2016/jean-pigozzi-johnnys-pool/
http://danielfirman.com/texts/
https://littleaesthete.com/daniel-firman-how-to-balance-an-elephant/
https://www.artsy.net/article/artsy-editorial-see-arik-levy-s-people-focused-creations-at
https://www.alminerech.com/artists/184-ida-tursic-wilfried-mille
Perfect,for so many years as a nonprofessional exhibition follower I made these analyses bymyself. Then came my kids who refused todo so at first and willing now. Deniz is filling a big gap and her interpretations are awesome. Knowledge fulfilled and serving for future. Congradulations it is an honor to follow.
LikeLike